Akıldışı Toplum

Murat Yıldırımoğlu, 18/03/2003

 

 

Türk toplumu akıldışı bir toplum. Akıldan fikirden yana fakiriz. Her türlü aptal fikri savunuyoruz, boş inançlarla yatıp kalkıyoruz.

 

Akıldışılığa bir örnek Türkiye’de petrol olduğu ama çıkartılmadığı iddiası. Bu konuda çok sayıda e-posta dolaşır ortalıkta. Bu e-postalarda Türkiye’nin petrol ve doğal gaz yatakları bakımından zengin olduğu ama bu konunun yeterince araştırılmadığı vurgulanıyor. E-postada sözü geçen uzmanlar, ABD’li bir subayın bir Türk subayına Türkiye’de 5-6 bin metre derinlikte petrol olduğunu söylediğini aktarıyor. 1954 yılında çıkan petrol yasasıyla ülkemizdeki bazı alanlarda petrol arayamadığımızı iddia ediyor. Güneydoğudaki petrol bulunan kuyuların bilerek kapatıldığını söylüyor.

 

Bundan bir süre önce de Neptünyum adında bir element bakımından Türkiye’nin ne kadar zengin olduğunu belirten e-postalar dolanmıştı ortalıkta. Ondan önce de bor madeni bakımından zengin olduğumuza dair e-postalar dolanıyordu. Bor bakımından zengin olduğumuzu söyleyen e-postada Türkiye’deki bor madeni potansiyelinin 2.5 trilyon dolar olduğu yazılıyordu.

 

2003’ün Mart ayında Hürriyet’te Yalçın Bayer’e gelen bir okur mektubunda ise ABD’nin bizden Irak savaşı için kullanım hakkı istediği Afyon havaalanından söz ediliyordu. Mektubu yazan kişi Afyon yöresinde zengin uranyum kaynakları olduğunu yazıyor ve ABD’nin burayı istemesindeki asıl nedenin bu uranyum yataklarını araştırmak olduğunu söylüyordu.

 

Bu e-postaların hemen hepsi uydurma bilgilere ve iddialara dayanıyor ve sağlıksız bir kafa yapısını yansıtıyor. Hepsinde tema aynı: “Türkiye ender bulunan madenler ve doğal kaynaklar bakımından zengindir. Yabancı devletler Türkiye’nin bu madenleri kullanmasını engelliyorlar. Maden potansiyelimiz düşük gösteriliyor. Bu madenleri bir kullansak ihya oluruz”.

 

Bu temanın arkasında insanlarımızın çalışarak çabalayarak değil havadan para kazanmak istemesi yatıyor. Tembeliz, çalışmayı bilmiyoruz, başımıza gelenlerden hep başkalarını sorumlu tutuyoruz, yabancıların hep bize komplo kurduğuna inanıyoruz, bunları kabul etmek zor geldiği için de kendimizi kandırmayı seçiyoruz, büyük zenginliklerin (ki o zenginlikler de bizim tarafımızdan yaratılmış değil, havadan üzerlerine konmuşuz) ortasında fakir insanlar olarak yaşadığımızı düşünüyoruz.

 

Şu acı gerçeği anlamamız gerekir: Türkiye değerli madenler bakımından zengin değil. Türkiye’de bor madeni var ama toplam değeri 10-15 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Petrol var ama çoğunlukla bu petrolü çıkarmaktan elde edeceğimiz kazanç bu işlemin maliyetinden daha düşük. Neptünyum diye bir elementimiz olduğu tamamen uydurma. Uranyum yataklarımız varsa bile ihmal edilebilir düzeyde.

 

Böyle olmaması çok dert de değil, madenlere sahip olmak gerekli de değil. Sonuçta Japonya’da da maden yok ama onlar dünyanın en zengin insanları arasında. Çünkü onlar yan gelip yatmıyorlar, çalışıyorlar. Değerli madenlere sahip olmama gibi büyük bir dezavantajlarını çalışarak avantaja dönüştürüyorlar.

 

Artık kendi kendimizi kandırmaktan vazgeçelim. Bize zengin akrabamızdan miras kalmayacak, lotodan para çıkmayacak. Doğa bize büyük zenginlikler bağışlamamış. Ne yaparsak çalışarak yapacağız.

 

Akıldışılığın yukarıdaki petrol olayı dışında çok sayıda örneği var. Çok saygı duyduğum bilgisayarcı bir arkadaş bu örneklerden fazlasıyla verdi bana. Arkadaşın birinci iddiası televizyonun çocukları otistik yaptığı ve sara hastalığına neden olduğu yönünde. Bu yüzden çocuğu olduğunda televizyonu kaldırmış. Webden yaptığımız kısa bir arama sonucunda bile bu iddianın nereden kaynaklandığını bulabildik. Çeşitli araştırmalar, televizyondaki bazı yayınların (parlak renklerin ve yüksek seslerin olduğu yayınların) zaten sara hastalığına sahip çocuklarda sara krizini tetikleyebileceğini ortaya çıkartmış. Yine bazı araştırmalar aşırı televizyon izlemenin otistik çocukların tedavisini gerileteceğini saptamış. Ama her durumda da zaten bu hastalıklara sahip çocuklar söz konusu, normal çocukların hasta olması söz konusu değil.

 

Yine aynı arkadaşın ikinci iddiası renkli televizyon yayınlarının ağaçları kuruttuğu şeklinde. Halbuki biraz düşünse, renkli televizyon yayınlarının çok eskiden beri yapılmakta olduğu Amerika ve Avrupa’da bu türlü bir ağaç kurumasına rastlanmadığını fark edebilirdi.

 

Bir başka akıldışı iddiayı da birisi bilgisayar mühendisi diğeri elektronik mühendisi olan iki kişi dile getirdi. Bu arkadaşlar İtalya’da bir üniversite tarafından hazırlandığı iddia edilen bir sunum (presentation) gönderdiler. Bu sunumda 1990’daki Körfez Savaşı’nın Amerika’ya 20 milyar dolar kazandırdığı iddia ediliyordu. Savaş bunun için yapılmış. Halbuki Amerika’nın milli geliri yaklaşık 13 trilyon dolar. Yani, 20 milyar doların lafı bile olmaz. Ama iki tane değerli mühendis için bu gerçeğin pek önemi yoktu.