Cahit Aral Haklıydı!

Murat Yıldırımoğlu

 

Yıllar yılı Cahit Aral’la dalga geçtik. Onu eşek yerine koyduk. Suçu Çernobil felaketinden sonra çayda radyasyon olmadığını göstermek için çay içmesiydi. Yıllar yılı Çernobil’in Türkiye’de büyük etkilerinin olduğunu iddia ettik. Çernobil’den sonra özellikle Karadeniz’de kanser vakalarının arttığını iddia ettik.


Hepsi yanlıştı! Cahit Aral haklıydı!


Çernobil’in Türkiye’de yalnızca ihmal edilebilir bir etkisi oldu. Bütün araştırmalar bunu gösteriyor. Çernobil sızıntısı, olayın geçtiği ülke olan Ukrayna’da bile büyük çaplı ölümlere yol açmadı.


Tübitak’ın yayınladığı Bilim Teknik adlı derginin Ekim 2005 sayısında “20 Yıl Sonra” başlıklı yazıda bu durum açık bir şekilde sergileniyor. Bu yazıda Atom Enerjisi Kurumu’nun raporu özetleniyor. Bu rapordan şu alıntıları yapabiliriz:
‘Salınan radyasyonun miktarı Hiroşimaya atılan bombanın yaydığının 400 katı, fakat 1960’lı yıllarda yapılan açık hava nükleer denemelerinin 100 ile 1000’de biri kadardı. 1986-87 yıllarındaki temizleme operasyonuna katılan 200.000 işçiden 2200 kadarının ölmesi bekleniyor (şu ana kadar ölenlerin sayısı yalnızca 45). Kazadan sonraki ilk hafta içinde, o zamanlar genç ve çocuk olanlardan 4.000 kadarı, gerek süt içerek ve gerekse solunum yoluyla doğrudan, aşırı miktarda radyoaktif iyot-131 alarak tiroid kanserine yakalandı. Erken tanı konduğu takdirde, bu kanser türünün ameliyatla ve sonrasında olası metastazları önleyici radyoterapiyle tedavisi mümkün. Beyaz Rusya’daki deneyim %99 başarı oranını gösteriyor. Şimdiye kadar bu şekilde kansere yakalanıp da ölen çocukların sayısı yalnızca 9 (1986 yılından bu yana).
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Ukrayna’da ve Beyaz Rusya’da bile bu kadar az ölüme neden olan Çernobil, sızıntıdan en az etkilenen ülkelerden birisi olan Türkiye’de hemen hiç olumsuz sonuca yol açmamıştır.

Cahit Aral’ın çay içmesi nedeniyle aşağılanmasına artık son verelim. Batıl inançlar, ön yargılar değil bilim konuşsun…

 

Aşağıda bazı raporlardan alıntılar ve bazı gazete haberlerini bulabilirsiniz.

 

Çernobil Forumu: Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, Uluslararası Sağlık Örgütü, Dünya Bankası  gibi kurumların ve Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna yetkililerinin oluşturduğu organizasyon.

Çernobil Forumu’nun “Chernobyl’s Legacy: Health, Environmental and Socio-Economic Impacts” (Çernobil’in Mirası: Sosyo-ekonomik, Çevresel ve Sağlık Bakımından Etkileri) başlıklı, 2005 tarihli raporundan alıntılar:

The highest radiation doses were received by emergency workers and on-site personnel, in total about 1000 people, during the first days of the accident, and doses were fatal for some of the workers. In time more than 600 000 people were registered as emergency and recovery workers (‘liquidators’). Although some received high doses of radiation during their work, many of them and the majority of the residents of areas designated as ‘contaminated’ in Belarus, Russia and Ukraine (over 5 million people) received relatively low whole-body doses of radiation, not much higher than doses due to natural background radiation. The mitigation measures taken by the authorities, including revacuation of people from the most contaminated areas, substantially reduced radiation exposures and the radiation-related health impacts of the accident.

En yüksek radyasyon dozlarına, kazanın ilk günlerinde, sayıları bini bulan acil durum çalışanları ve Çernobil personeli maruz kaldı. Çalışanların bazıları için maruz kaldıkları dozlar öldürücü oldu. Zaman içinde Çernobil’de çalışan kurtarma personelinin sayısı 600 bini buldu. Bunların bazıları, çalışmaları boyunca yüksek düzeyli radyasyona maruz kaldılarsa da, çalışanların çoğunluğu ve Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna’da “kirlenmiş” olarak nitelenen bölgelerde yaşayan insanların çöğunluğu (yaklaşık 5 milyon kişi) görece daha düşük radyasyon aldılar; aldıkları radyasyon doğal yollardan aldıkları radyasyondan daha fazla değildi. Yetkililerin aldıkları önlemler, kirlenmiş bölgelerin boşaltılması gibi, radyasyona maruz kalma oranını ve radyasyonla ilişkili sağlık sorunlarınıbüyük ölçüde azalttı.

 

Childhood thyroid cancer caused by radioactive iodine fallout is one of the main health impacts of the accident. Doses to the thyroid received in the first few months after the accident were particularly high in those who were children at the time and drank milk with high levels of radioactive iodine. By 2002, more than 4000 thyroid cancer cases had been diagnosed in this group, and it is most likely that a large fraction of these thyroid cancers is attributable to radioiodine intake.

Apart from the dramatic increase in thyroid cancer incidence among those exposed at a young age, there is no clearly demonstrated increase in the incidence of solid cancers or leukaemia due to radiation in the most affected populations. There was, however, an increase in psychological problems among the affected population, compounded by economic depression that followed the break-up of the Soviet Union.

Çöken radyoaktif iyodinden kaynaklanan çocukluk tiroid kanseri, kazanın en önemli sağlık sorunlarından birisidir. Kazadan sonraki ilk aylarda, radyoaktif iyodin düzeyi yüksek sütlerden içen çocuklar yüksek radyasyon dozları aldılar. 2002 yılına kadar bu grup içinde 4000’den fazla tiroid kanseri teşhis edildi. Bu tiroid kanserlerinin büyük bölümünün radyoiyodin alımından kaynaklanmış olması çok muhtemeldir.

Çocuklardaki tiroid kanserindeki dramatik artışın tersine, kazadan en çok etkilenen nüfusta radyasyondan kaynaklanan lösemi ya da katı kanser vakalarında bir artış görülmemiştir. Ama etkilenen nüfusta, Sovyetler Birliği’nin dağılışını izleyen ekonomik depresyonla da artan bir şekilde, psikolojik sorunlarda bir artış gözlenmiştir.   

 

Since 1986, radiation levels in the affected environments have declined several hundred fold because of natural processes and countermeasures. Therefore, the majority of the ‘contaminated’ territories are now safe for settlement and economic activity.

1986’dan bu yana etkilenen bölgelerdeki radyasyon oranı, alınan önlemler ve doğal gelişim sonucunda, yüzlerce kat azalmıştır. Bu yüzden, kirlenen bölgelerin genel olarak insan yerleşimi ve ekonomik etkinlikler için güvenli olduğu söylenebilir.

 

It should be noted that the average doses received by residents of the territories ‘contaminated’ by Chernobyl fallout are generally lower than those received by people who live in some areas of high natural background radiation in India, Iran, Brazil and China (100–200 mSv in 20 years).

Çernobil kazasıyla kirlenen yerlerin sakinlerinin aldığı ortalama radyasyon dozu, Hindistan, İran, Brezilya ve Çin’in bazı bölümlerinde yaşayıp da doğal yollardan yüksek düzeyde radyasyon almakta olan insanların aldığı dozların altındadır.

 

Because of the relatively low dose levels to which the populations of the Chernobyl affected regions were exposed, there is no evidence or any likelihood of observing decreased fertility among males or females in the general population as a direct result of radiation exposure. These doses are also unlikely to have any major effect on the number of stillbirths, adverse pregnancy outcomes or delivery complications or the overall health of children.

Çernobil’den etkilenen nüfusun karşılaştığı alçak doz düzeylerine bağlı olarak, erkeklerde ve kadınlarda üreme yeteneklerinde bir azalmaya ilişkin kanıta rastlanmamaktadır. Bu dozların ölü doğumlara ve anormal doğumlara yol açması, bebeklerin sağlığında olumsuz etkilere sahip olması mümkün görünmemektedir.

 

Türk Tabipler Birliği’nin 2006 Nisan’ında yayınlanan “Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser” başlıklı raporu

Radyasyon sunukluğuna atfedilmiş sağlık etkileri içinde, yalnızca çocukluk çağı tiroit kanserlerinde anlamlı bir artış gösterilmiştir. Çocuk ve erişkenler için lösemi ve solid tümörlü hastalıkların artışı yönünde, uluslararası kabul edilmiş kanıt bulunmamaktadır….Türkiye’de radyasyon seviyesi yüksek çıkan kekik -600.000 Bq/kg’a kadar ulaşabiliyordu ve bu Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun sınır değeriydi- ihraç edilemedi. Radyasyon düzeyinin yüksekliği nedeniyle ihraç edilemeyen kekiğimiz, ABD’nin Fransa’dan fazla miktarda kekik istemesi ve Fransa’nın bunu karşılayamaması üzerine Fransa’ya satıldı. Fransa ortalamada 300.000 Bq/kg’lık radyasyon seviyesine sahip kekiğimizi kendi ürünü olarak ABD’ye sattı. Fındık, o dönemde içerdiği radyasyon nedeniyle en fazla gündemde olan ürünlerden birisi oldu. Fındığın 1986 rekoltesi olan 140.000 tondan, 30.000 ton kadarı 600 Bq/kg’lık radyasyon seviyesi ile Ünye’nin batısında üretilmişti. Ünye’nin doğusunda ise 110.000 ton ve 600–4250 Bq/kg düzeyinde radyasyon içeren fındık üretilmişti. O yıllarda Türkiye 140.000, İtalya 40.000 ve İspanya 35.000 ton fındık üretiyordu. Avrupa Ekonomik Topluluğu Türkiye’den alacağı gıda maddeleri için, 600 Bq/kg radyasyon seviyesini sınır değer kabul ederken topluluk üyeleri arasındaki ithalatta bu değeri 1200 Bq/kg olarak belirlenmişti. TAEK tarafından ölçümleri sonucu 600 Bq/kg’ın altında olduğu belirtilen ve İngiltere’ye ihraç edilen fındık İngiltere tarafından geri gönderildi. Bunun ardından siyasi otoritenin Ünye’nin doğusunda üretilen ve radyasyon seviyesi yüksek kabul edilen 110.000 ton fındığın imha edilmesi şeklindeki kararı üzerine fındık borsasında fiyatlar arttı ve çikolata sektöründe şok yaşandı. Türkiye’nin kendi ürettiği, AET’nin yüksek radyasyon içerdiğini belirttiği fındıkların imha edilmesi uluslararası etki yaratacaktı. Sonuç olarak o yıl 135.000 ton fındık ihraç edildi…Kazadan en fazla etkilenen Rize bölgesinde tiroit nodül prevalansı artmasına karşın bu nodüllerin hiçbirinde sitolojik olarak malignensi saptanmamasının yanı sıra bölgede malign tiroit nodülü oluşumunda artış saptanmadığı belirtilmiştir…TBMM’nde 2005 yılında verilen yazılı soru önergesine Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın yanıtında; Çernobil Nükleer Santral kazası sonrası radyoaktif yüklü bulutların bıraktığı radyasyon miktarına göre 50 yıllık süreçte 100.000 nüfus için bir vaka beklendiği belirtilmektedir. Aynı yazıda; hangi vakanın Çernobil nükleer kazasına bağlı olmuş olacağının saptanamayacağı, verilere göre Karadeniz bölgesinde ülke genelinden farklı olarak kanser artışı gözlenmediği bildirilmiştir…Elde edilebilen veriler ışığında, Hopa bölgesinde, Çernobil nükleer kazası ile gerek kanser olgu sayıları, gerekse kanserden ölümlerle ilgili kanıta dayalı nedensel bir bağlantı kurmak olanaklı görünmemektedir.    

6 Nisan 2006, Sabah gazetesinin haberi:

Türkiye'de ilk kanser haritası çıkarıldı. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Jeodezi ve Fotoğrametri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahsin Yomralıoğlu, Türkiye'de ilk defa Trabzon'un kanser yoğunluk haritasının hazırlandığını söyledi. Prof. Dr. Yomralıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bölümde araştırma görevlisi olarak görev yapan Ebru Çolak ile Sağlık İl Müdürlüğü'ne bağlı Kanser Kayıt Merkezi'nden aldıkları 2004-2005 yıllarına ait 678'i erkek, 462'si kadın olmak üzere bin 160 kanserli hastanın verilerine bağlı olarak Trabzon'un kanser yoğunluk haritasınıhazırladıklarını belirtti.Yomralıoğlu, ''Elde edilen veriler bu nedenle nüfusla ilişkilendirilmelidir. Trabzon geneline baktığımızda il bazında herhangi bir sıkıntı olmadığını görüyoruz. Çalışmanın sonuçlarına göre, Trabzon genelinde kanserin riskli bir hastalık olmadığı, ancak bazı köylerde kanser sayısının sınır değerinin üzerinde olduğu gözlenmiştir. Yöremizde bu verilere göre, söylendiği gibi ürkütücü bir tablo oraya çıkmıyor'' dedi.


Tübitak’ın Bilim ve Teknik dergisinin Aralık 2005 sayısı

Bu sayıdaki, Hayriye Yeter Göksu’nun (şu anda Almanya’da Radyasyon’dan Korunma Enstitüsünde çalışıyor) “Anılarla Çernobil Kazası Sonrası” başlıklı yazısından alıntılar:

1986 ürünü Türk çaylarındaki aktiviteyi, Almanya’da bu amaçla dünya standartlarına göre kalibre edilmiş olan laboratuvarımızda 1987 Temmuz ayında biz de ölçtük. Bize gönderilen kuru çaylardaki kilogram başına toplam aktivitenin 2.000 ile 10.000 Bq arasında değiştiğini saptadık. …Türk halkının yılda bir kilogram çay tükettiği göz önüne alınarak yapılan hesap ve deneyler sonunda en yüksek etkin dozun 1 mSv’i geçmediği ve bunun uluslararası radyasyondan koruma komitesinin en son tavsiyelerine göre, halk için izin verilebilir radyasyon doz sınırları içinde olduğu ortaya çıkmaktadır. Piyasaya sürülen çaylara konulan sınır, Almanya’da sütlere bile konulan sınır değerinin altındaydı. Almanya, Çernobil sonrası satılan sütlere çok tutucu bir yaklaşımla litre başına toplam sezyum aktivitesi için 600 Bq bir sınır koydu. Oysa piyasaya sürülen çaylardaki aktivite değeri, Türk usülü demlenmiş çaylara, aktivitenin %100 geçtiği kabul edilerek hesaplanmış ve litre başına 370 Bq altında bırakılmıştı….Tüm dünyada gözlenen kanser vakalarının artışının tek nedeni radyasyon değildir. Bunun en bilinen örneği en az ölümle sonuçlanan kanser vakalarının gözlendiği ABD’deki Utah eyaletinde yaşayanlardır. Burada yaşayan halk, bölgenin doğal jeolojik yapısı ve denizden yüksekliği nedeniyle ABD ortalamasının üç buçuk misli daha daha yüksek bir radyasyona maruz kalırlar. ABD’de en az endüstri kirliliğine maruz kalmış olan bu bölgede genelde kahve, çay, sigara gibi zararlı alışkanlıkları olmayan Mormonlar yaşamaktadır.