Seçimlerde Hile Yapılıyor Mu?

 

Son sözü baştan söyleyebilirim: Seçimlerde hile yapılmıyor!

 

Çok sayıda kişi “Seçimlerde hile yapılıyor.” derken benim hile yapılmıyor dememin nedenleri var.

 

Nedenlerimin yanı sıra yeterli deneyim ve birikimimin de olduğunu düşünüyorum:

 

30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’nde ve 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde CHP adına sandık kurullarında bulundum.

 

7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 Seçimleri’nde de CHP Genel Merkezi’nde bulundum. Seçim sistemlerinde kullanılan sunucuların sorumlusu olarak çalıştım.

 

Şimdi “Hile yok” dememin nedenlerini anlatayım:

 

1)      Oy verme süreci bakımından hile yapmak teknik olarak çok mümkün değil.

 

Sandık başında oy verme sürecini şöyle anlatayım: Her sandık için bir sandık kurulu oluşturulur. Sandığın bir başkanı, başkan yardımcısı ve üyeleri bulunur. Benim sandık kurulunda olduğum seçimlerde başkan ve başkan yardımcısı devlet memurlarından seçiliyor, üyeler parti temsilcileri oluyordu. Son iki seçimdeyse sandık kurulu başkanı da partiler tarafından öneriliyor ve kurayla seçiliyor.

 

Oy verme işlemi sandık kurulu tarafından yönetiliyor. Oy verme işlemi tamamlanınca da oylar sandık kurulunun ve isteyen her vatandaşın önünde sayılıyor.

 

Oy sayımı tamamlanınca bir sandık tutanağı hazırlanıyor. Bu tutanak, sandık kurulunun başkanı ve üyeleri tarafından imzalanıyor.

 

Tutanağın birden fazla kopyası hazırlanıp her üyeye veriliyor. Hatta sandık kuruluna üye olmayan ama istekte bulunan vatandaşlara da veriliyor.

 

Sandık kurulu başkanı, tutanağı, oylar ve diğer malzemelerle birlikte ilçe seçim kuruluna götürüyor. Orada sandık tutanağı bilgisayar sistemine (Seçsis) geçiriliyor.

 

Aynı zamanda, sandık tutanağı ve oy çetelesi denilen belgeler taranıyor ve resim olarak da saklanıyor.

 

Yüksek Seçim Kurulu, Seçsis’e girilen bilgileri, sandık tutanağı ve çetele resimleriyle birlikte, partilere İnternet üzerinden aktarıyor. Bu işi de oldukça iyi yaptığını söyleyebilirim.

 

Partiler de bu arada boş durmuyor; sandık kurulundaki parti üyelerinin aldığı tutanak bilgisi hemen partilerin seçim sistemine giriliyor.

 

Partiler YSK’dan gelen bilgilerle kendi görevlilerinin girdiği bilgiyi karşılaştırıp eğer bir uyuşmazlık varsa araştırmaya başlıyor ve gerekirse seçim kurullarına itiraz yapıyorlar.

 

Süreci böyle özetleyince hile yapmanın ne kadar zor (ya da aptalca) olduğu anlaşılıyor. Partiler sürekli olarak YSK bilgilerini ellerindeki bilgilerle karşılaştırdıkları için hile yapmak mümkün değil.

 

Ama aptallığın sonu yok. 30 Mart yerel seçimlerinde İstanbul Kağıthane’deki hileyi duymuş olabilirsiniz. Tutanakların bilgisayara girilmesini sağlayan bir görevli sonuçları değiştirdi; CHP’nin oylarını azaltırken Ak Parti’nin oyunu arttırdı.

 

Bu yapılan işi aptallıktan başka bir şey değildi. CHP’deki sistem ve bağımsız organizasyonlar uyuşmazlığı fark etti, itirazlar yapıldı, sahtekarlığı yapan görevli bulundu ve 4.5 yıl hapse mahkum oldu.

 

  

1)      Yukarıda anlattığım süreç hile yapmanın neredeyse mümkün olmadığını, hile yapmaya çalışmanın aptallık olduğunu gösteriyor. CHP’nin sistemi de genel olarak seçimlerde sorun olmadığını gösteriyor:

 

7 Haziran seçimlerinde CHP’deki sistemimiz yaklaşık 850 uyuşmazlık saptadı. 1 Kasım seçimlerindeyse uyuşmazlık sayısı 750 civarında oldu.

 

CHP merkezinde kurulan organizasyon ile yaklaşık 100 gönüllü bu uyuşmazlıkların peşine düştü. Gönüllüler öncelikle ilgili sandığın görevlilerini bulmaya çalıştılar. Bulunca da uyuşmazlığı netleştirmeye çalıştılar. Uyuşmazlıkların çoğunun görevlilerin yanlış girişinden kaynaklandığını söyleyebilirim. Böyle olmayan az sayıdaki olay da yine CHP merkezinde oluşturulan hukuk merkezi tarafından incelendi ve gerekli itirazlar yapıldı.

 

2)      CHP dışında, Oy ve Ötesi, Ankara’nın Oyları gibi gruplar da bağımsız olarak seçim sürecini izlediler. Onların bulguları da aynı şekilde, seçimlerde hile yapılmadığını gösteriyor. Oy ve Ötesi, 4 Kasım’da gazetelerde yayınlanan raporunda şöyle diyor: “Resmi sonuçlarla karşılaştırdığımızda, Türkiye genelinde kullanılan 48 milyona yakın oydan 10 bine yakınında (yüzde 0.02), uyuşmazlık tespit ettik. Bu uyuşmazlık oranının seçimin nihai sonucunu etkilemeyecek oranda olduğunu söyleyebileceğimiz gibi, 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde tespit ettiğimiz uyuşmazlıktan da az olduğunu belirtiriz.”

 

3)      Son olarak kamuoyu yoklamalarını söyleyebiliriz. Kamuoyu yoklamaları bilime dayanıyor. Seçim çalışması yapan çok sayıda şirket var. Bu şirketler genelde seçim sonucunu oldukça iyi tahmin ediyor. Eğer seçimlerde hile yapılmış olsaydı sonuçlar, kamuoyu araştırma firmalarının bulduğundan çok değişik çıkardı.

 

Peki, olay böyleyken her seçimde bitmeyen hile iddiaları nereden çıkıyor?

 

Biraz siyaset arkeolojisi yaparsak bu iddiaların 1994’teki yerel seçimlerle başladığını görürüz.

 

1989’da yapılan yerel seçimlere sol partiler büyük başarı gösterdi. Üç büyük il başta olmak üzere belediyelerin çoğu sol partilere geçti.

 

Sol partiler ellerine geçen fırsatı iyi değerlendiremediler, iyi bir yerel yönetim sergileyemediler. Örneğin, İstanbul’un o dönemi temizlik işçilerinin grevi nedeniyle çöplerle anılır. Aynı zamanda, yine İstanbul’da sol belediye su sıkıntısını da çözememişti. Bu beceriksizliklere bir de İSKİ skandalı gibi yolsuzluk olayları eklenince 1994 seçimleri büyük bir hezimet oldu.

 

Hezimetle birlikte seçimde hile iddiaları başladı. İddialarla birlikte oylar yakılmış ya da çöpe atılmış olarak da bulundu.

 

Ben o iddiaları o dönem sol partiler içinde bolca bulunan yoz kadrolara bağlıyorum. Bu kadrolar seçim yenilgisini kabul edip bundan ders çıkarmak yerine kolay yolu seçip sahtekarca iddialar öne sürdüler. Sol seçmenin önemli bir bölümü de ne yazık ki bu gerçekdışı söylentilere inandı.

 

Artık bu iddiaların sonu gelmeli.

 

CHP’ye oy verenler bu iddialara prim vermemeli.

 

Seçim yenilgisini olgunlukla kabullenip bir sonraki seçim için ne yapabileceklerine kafa yormalılar.

 

Seçimde hile var diye halen diretenlere de kanıt sormalılar.