Çiğdem ile Kemal
Murat Yıldırımoğlu
Yazlık Evin Balkonu
Çiğdem çay fincanını aldı, bir yudum içti.
Torunları Ayşesu ve Beren birbirlerini kovalayarak ve olağanüstü bir gürültü yaparak yanlarına geldiler, uzaklaştılar.
Çiğdem gazeteyi eline aldı. Kapaktaki haberi okudu, dondu. Gözünü başlıktan ve altındaki fotoğraflardan alamadı.
İçeriden kızı Duygu’nun sesi geldi: “Anne, kızlar yanında mı?”
Duygu balkon kapısında belirdi. Biraz yorulmuştu, kızgındı.
“Anne, sabahtan beri ortalıktayım. Biraz çocuklara baksan olmaz mıydı?”
Annesinin elindeki gazeteyi ve fincanı gördü.
“Dünya yansa umurunda değil. Her zamanki gibi kendi dünyandasın. Ben ne yapıyorum, ne ediyorum, haberin yok.”
Çiğdem ona doğru döndü. Ama sanki onu görmüyor gibiydi.
Yanaklarından iki damla yaş süzüldü.
Duygu o an olağanüstü bir şeylerin olduğunu anladı. Gazeteye uzandı. Baş sayfadaki haberi okudu:
İstanbul’da Çatışma! Tasarruf Bank’ın genel müdür yardımcısı Kemal O. Çatışmada Ölü Ele Geçirildi.
25 Yıl Önce Üniversitenin Önü
Melih, Gökhan ve Kemal üniversiteden yürüyerek çıktılar. Melih, Gökhan ve Kemal’e döndü: “Şimdi otostop yaparız. Yarın da okulda görüşürüz yine.”
Yaklaşan bir arabaya el kaldırdılar. Arabada iki kişilik yer vardı. Melih ve Gökhan bindi. Kemal arkalarından bir süre baktı. Sonra birkaç arabaya el kaldırdı. Arabalar durmadı.
Tam vazgeçmek üzereydi ki bir araba önünde durdu. Cam açıldı. Çiğdem camdan seslendi: “Ayrancı’ya gidiyorum, uygun mu?”
Kemal “Uygun, sağ olun” dedi arabaya atladı.
Çiğdem yan gözle Kemal’e baktı. “Şehre ulaşmak zor değil mi?” diye sordu.
Kemal “Evet, servisler yeterli gelmiyor. Her akşam zorlanıyoruz böyle.” dedi. Sonra da ekledi: “Neyse ki hemen her zaman bizi alan birileri oluyor, sizin gibi. Çok rahat ediyoruz, sağ olun.”
“Kaçıncı sınıftasın?”
“Son sınıf. Birkaç ay sonra bitiyor.”
“Ne düşünüyorsun mezun olduktan sonra?”
“Bankalarda çalışmak için başvurularda bulunacağım. Bu kadar yıl ailem para yolladı. Artık kendi paramı kazanmak istiyorum.”
“İyi karar. Aileyi de düşünmek gerek. Biliyor musun, ben de bankacıyım, bir devlet bankasında çalışıyorum.”
“Öyle mi? Memnun musunuz yerinizden? Çalışma koşulları nasıl?”
“Devlet bankası olmasının yararı da var, zararı da. Atılma ihtimali yok örneğin. Ama bazen de çok boğucu olabiliyor. Başını alıp gitmek istiyorsun.”
Çiğdem tekrar bir göz attı Kemal’e. “Zamanın varsa evime gidelim. Sana banka hakkında bilgi veririm. Çay içer sohbet ederiz.”
Kemal bu öneriye şaşırdı. Ama mezuniyet sonrası için bilgi almak da iyi olabilir diye düşündü. “Tabii ki, benim de zamanım var zaten.”
10 dakika kadar daha yol alıp Çiğdem’in evinin önüne geldiler. Çiğdem arabayı park etti. Asansörle evin olduğu kata geldiler, eve girdiler.
Çiğdem “Sen otur biraz, ben hemen çay demleyip geleyim” dedi.
Kemal bir koltuğun ucuna ilişti. Beklerken evi incelemeye başladı. Sade döşenmiş bir evdi ama her eşya kaliteli ve pahalı duruyordu.
Kemal “Bankaya girersem benim de 5-10 yıl sonra böyle bir evim olabilir” diye düşündü.
Biraz sonra Çiğdem tekrar odaya geldi. Hemen Kemal’in yanındaki koltuğa oturdu. Biraz daha sohbet ettiler.
O sırada telefon çaldı. Çiğdem telefona gitti. Kemal bazı cümleleri duyabildi:
“Kızım, nasılsın?... Tamam... Öyle olsun... Gelmeye çalışırım...Öpüyorum tatlı kızım.”
Çiğdem Kemal’e döndü. “Kızımdı” dedi.
Kemal “Sizinle birlikte değil mi?” diye sordu.
“Hayır, babasıyla birlikte.”
Çiğdem Kemal’in soran bakışlarını görünce “Babasıyla ayrıldık, kızım babasıyla kalıyor.” dedi.
Kemal şaşırdı. Normalde çiftler ayrılınca çocukların annede kalmasına alışmıştı.
“Nasıl oluyor da kızını babasına bırakıyor?” diye düşündü.
Çiğdem onun soran bakışlarını yakaladı. “Normalde kızım benimle kalırdı ama eşim ve ailesi çok güçlü, aldılar kızımı elimden. Ancak arada sırada görebiliyorum onu.”
Çiğdem sözlerini tamamlarken gözleri doldu. Kemal’in elini tuttu.
Kemal Çiğdem’in durumuna üzüldü. Diğer eliyle Çiğdem’in yüzünü okşamaya başladı. Çiğdem başını kaldırdı, Kemal’in yüzüne doğru yaklaşıp onu öptü.
İlk öpüşten sonra Kemal’in dudaklarını yakalayıp daha tutkulu bir şekilde öptü onu.
Kemal ilk defa böyle bir öpüş yaşıyordu. Vücudu ateş gibi olmuştu, Çiğdem’i yakalayıp koltuğa doğru yatırdı. Bir süre böyle öpüştükten sonra Çiğdem “yatak odasına geçelim” diye fısıldadı. Kemal’in elinden yakalayıp yatak odasına geçtiler.
Ertesi gün Kemal, Gökhan ve Melih’le buluştu. Başından geçenleri anlattı. Gökhan ve Melih ona takıldı, eğlendiler.
Ertesi gece Kemal yine Çiğdem’in evindeydi.
Artık haftanın iki ya da üç günü Çiğdem’de kalıyordu.
Eylem
Kemal, arkadaşlarıyla birlikte öğrenci derneği toplantılarına katılıyordu. Öğrenci derneği çok faaldi; kampüs içinde yürüyüşler düzenliyor, yemek fiyatlarına zam gelince yemek boykotu yapıyor, panolara afişler asıyordu.
O sıralarda hükümet öğrenci derneklerini kapatmaya karar verdi.
Dernek de bu karara karşı büyük bir öğrenci eylemi planladı.
Postane’ye gidecekler, hükümete kararı protesto eden telgraflar çekeceklerdi.
Postane’ye gittiklerinde yüzlerce öğrencinin yerde oturduğunu gördüler.
Onlar da oturdu.
Bekliyorlardı.
Polis anonsa başladı: “Arkadaşlar, dernekleriniz kapatılmıyor. İlgili yasa tasarısı geri çekildi. Eyleminize son verin. Aranızdaki kışkırtıcıların oyununa gelmeyin.”
Öğrenciler dalgalandı. Kendi aralarında konuşmaya başladılar.
Arkaya doğru haberler geldi. Dağılınacaktı.
Kalktılar.
Bulvar boyunca yürürken yeni söylentiler ve talimatlar geldi. “Gruplar halinde parka gidilecek, orada açıklama yapılacak”.
Kemal, Melih ve Gökhan parka doğru yürürken polisler de öğrencileri dağıtmak için harekete geçti. Ellerindeki coplarla öğrencilere vuruyorlardı.
Bir öğrencinin iki polis arasında kaldığını gördüler. Öğrenci yere düştü. İki polisin copu birbiri ardına üstüne iniyordu. O da elleriyle kafasını koruyordu ve acıyla bağırıyordu.
Gökhan polislere doğru hamle yaptı, birisinin elinden copunu alıp ona vurmaya başladı. Bunu gören beş polis Gökhan’a yöneldiler, ellerindeki coplarla vurmaya başladılar.
Melih ve Kemal bağırarak durmalarını söyledi. Çok sayıda öğrenci de onlara katıldı. Büyük bir itiş kakış başladı. Beş polis biriken öğrencileri görünce ürküp çekilmeye başladılar. Bir tanesi son bir hamleyle Gökhan’ın başına tekme attı. Polisler hızla uzaklaştı.
Melih ve Kemal Gökhan’ın başına geldi. Gökhan’ın yüzü kanlar içindeydi. Gözleri arkaya doğru kaçıyordu. Melih onu tutarken ağlamaya başladı.
Bu sırada polisler daha büyük bir grup olarak geri döndü. Melih’i kollarından tutup sürüklediler. Gökhan’ın da alıp götürdüler.
Kemal bir şey yapamadan üzüntüyle izledi onları.
Çiğdem’in Evi
Kemal Çiğdem’in zilini çaldı. Çiğdem kapıyı soluk soluğa açıp Kemal’e sarıldı, içeri aldı.
Kemal başından geçenleri anlattı. Çiğdem onun suratına okkalı bir tokat patlattı.
“Sen ne yapıyorsun? Kendini öldürtmek mi istiyorsun? Ya da hapiste çürümek mi istiyorsun? Beni de mi düşünmedin ha?”
Sonra da onu öptü, bırakmadı. Yatak odasına geçtiler.
Bir saat sonra ikisi de daha huzurluydu şimdi.
Çiğdem Kemal’e doğru döndü: “Yarın Tasarruf Bank’a gidiyorsun, Hamit beyi görüyorsun. Orada staj yapacaksın.”
Kemal bir şey diyemedi, yalnızca başıyla onayladı.
Tasarruf Bank Genel Merkezi
Hamit, başını kaldırıp Kemal’e baktı. Onu baştan aşağıya süzdü.
“Çiğdem hanım, değerli bir insandır. Seni bize gönderdiyse senden yararlanabiliriz demektir.”
“Burada genç ve yenilikçi bir ekip toplamaya çalışıyorum. Sen stajyersin ama başarılı olursan bankada kalırsın. Kulaklarını ve gözünü dört aç. Her şeye kendi işinmiş gibi yaklaş. Her işe yeni bir yaklaşım geliştir. Senden istediğim budur.”
Kemal bir ay boyunca her gün bankaya gitti. Banka ortamını sevmeye başlamıştı; akıllı erkekler ve kadınlar, güzel öğlen yemekleri, bol çay ve kahve, sürekli değişen bir gündem, canlı bir iş ortamı. Okulda öğrendiklerini bankaya uygulamaya çalışıyordu. Hocalarına bankada gördüğü işlemleri soruyor, yeni bilgiler alıyordu.
Bankada Kriz
Kemal her zaman olduğu saat 09:00’da bankadaydı. Bilgisayarından o günkü gelişmeleri takip ediyordu. Ama o gün her zamanki günlerden birisi değildi. Sürekli olarak Hamit beyin odasına birileri girip çıkıyordu. Hamit bey de iki kez başka katlardaki kişilerin yanına gitmişti. Kemal yanındaki arkadaşına neler olduğunu sordu.
Bankanın hazineden sorumlu müdür yardımcısı Ergun’un yaptığı bir işlem söz konusuydu. İşlem bankaya şu an itibarıyla 30 milyon TL kaybettirmişti. Kayıp zamanla daha da artabilirdi.
Kemal işlemle ilgili ayrıntılara ulaşmaya çalıştı. 2 saatlik bir uğraştan sonra manzara kafasında netleşti.
Hamit beyin odasına girdi. Hamit bey 3 kişiyle birlikte harıl harıl önündeki evrakları inceliyor, tartışmalar yapıyordu. Dördünün de canı sıkkındı.
Hamit ne var gibilerinden Kemal’e baktı.
Kemal, “Efendim, izin verirseniz bulduğum bazı şeyleri paylaşmak istiyorum.”
Hamit, “Ne buldun?”
Kemal, “Şu an itibariyle 30 milyon TL kaybımız var. Bunu 2 milyon TL kazanca dönüştürebiliriz.”
Odadaki herkes şaşkınlıkla Kemal’e baktı. Hamit arkasına yaslandı. Kemal’in bulduğu şeyin ne olduğunu, böyle bir şeyin gerçek olup olamayacağını düşündü bir an. Sonra “Anlat bakalım” dedi.
Kemal, sakin bir ses tonuyla durumu ve çözüm önerisini anlattı.
“Şu anda elimizde 200 milyon TL karşılığında dolarımız var. Ve dolar da düşüyor. Yakın zamanda yükselecek gibi görünmüyor.”
Kemal durdu, soluk aldı.
“Ama 2 ay sonra IMF’nin durum raporu açıklanacak. Rapor Türkiye hakkında olumlu saptamalar içermiyor.”
Hamit beyin yanındakilerden birisi atıldı: “Nereden biliyorsun raporun olumsuz olacağını?”
“Gazetelerdeki ekonomi muhabirleri bu konuda ikiye bölünmüş durumda. Bir bölümü rapor olumlu olacak derken diğer bölümü olumsuz olacak diyor.”
“İyi de biz niye olumsuz olacak diyenlere inanalım?”
“Okuldaki hocalarımızdan birisi çok deneyimli. Çevresi de geniş. Şu anda IMF’de çalışan çok öğrencisi var. Bir öğrencisi de Maliye Bakanlığı’nda müsteşar. Hocamız aldığı bilgilerle raporun olumsuz olacağını ifade etti bizlere.”
“Peki, diyelim ki rapor olumsuz, bunun bize yararı nedir?”
“Rapor olumsuz olunca dolar yükselecek.”
“Ama bu durum 2 ay sonra olacak. Bize yararı yok ki. Bize şu anda bir çözüm lazım.”
“Elimizdeki doları Vadeli İşlemlere yatırırsak şu anki zarar ortadan kalkar. Yalnızca 2 ya da 3 ay sonrasını düşünmeye başlarız.”
“Vadeli İşlemler mi, o nedir?”
“Futures Market. Türkiye için yeni bir işlem türü.”
“Hiç duymadık. Şu anda yok öyle bir işlem.”
“Efendim, yakın zamana kadar kullanılmıyordu. Ama 15 gün önce Maliye Bakanlığı bir genelge yayınladı ve kullanımına izin verdi. Yalnızca yönerge bekleniyor. Hocamız Pazartesi günü yayınlanacak bir yönergeyle Vadeli İşlemlere izin verileceğini söyledi.”
“Kimden almış bu bilgiyi?”
“Müsteşar olan öğrencisinden.”
Odadaki herkes birbirine bakmaya başladı.
Birisi “Peki, neden 2 milyon kar edelim? Neden 20 milyon değil?” diye sordu.
Kemal “2 ay sonra rapor açıklanacak, dolar yükselecek. Bizse paramızı Vadeli İşlemler’de 3 ay sonrasına bağlayacağız. Paramızı alacak olanlar 2 ay sonra doların yükselişini görüp paralarını dolara, bizim dolarımıza yatırmak isteyecekler. Bizim belirlediğimiz değer bize kar sağlayacak kadar olmalı ama yatırımcıları da ürkütmemeli, onlar sanki bizim değer doğal bir değer gibi düşünmeli. Bu da fazlasını hedeflemezsek mümkün olabilir.”
Hamit, “Peki Kemal, çıkabilirsin” dedi.
Kemal çıktı ama ara ara Hamit’in odasına bakıyordu.
Yaklaşık 1 saat sonra Hamit’in odası boşaldı. Hamit bey Kemal’i çağırttı. Çok rahatlamış görünüyordu. Hatta keyifli olduğu bile söylenebilirdi.
“Tam senden ve diğer gençlerden beklediğim bir öneri yaptın Kemal. Tebrik ediyorum.”
“Sağ olun efendim. Yalnızca görevimi yapmaya çalışmıştım.”
“Görevinin ötesine geçtiğini söyleyebilirim Kemal. Bankayı kurtarmış bile olabilirsin. Keyfini çıkar. Ama bu seni şımartmasın ha. Aynen böyle çalışmanı diliyorum.”
Kemal’in kafasında bir dolu şey dolaşıyordu. Sevinçliydi. Heyecanlıydı. İçi içine sığmıyordu. Bir yandan da fazla sevinmiş gibi görünmek istemiyordu. Hafifçe dudaklarını ısırdı.
Deniz Restaurant
Kemal ile Çiğdem akşam yemeği için Deniz Restaurant’a geldiler. Garsona rezervasyon bilgisini verip içeri yöneldiler. Kemal çevresine göz gezdiriyordu.
Bir adamın yanındakilere kendilerini gösterip güldüğünü fark etti. Yanlarından geçerken adamın “Yengeniz olur” dediğini de hayal-meyal fark etti.
Masaya oturduklarında Çiğdem’e o adamı gösterdi. Çiğdem pek fark ettirmek istemedi ama bozulduğu belliydi. “Önemli birisi değil” dedi. “Her zaman ortalıkta dolaşıp insanın canını sıkan tiplerden birisi işte.”
Yemek boyunca Kemal dalgındı. Çiğdem’le ilişkisini, o adamın gülüşünü ve “Yengeniz olur” deyişini düşündü.
Eve döndüklerinde Çiğdem “Düşünüp durma artık” dedi. Dudaklarından öptü, yatak odasına geçtiler.
Tasarruf Bank Genel Merkezi
Kemal, Hamit beyin odasının kapısını çaldı, içeri girdi. Hamit’in yüzü sakindi, çok neşeli ya da coşkulu görünmüyordu.
“Kemal, geçen günkü önerinle bankayı büyük bir kayıptan kurtardığını söylemiştim. Ayrıca bankayı yenilikçi bir ürünle de tanıştırdın. Herkes çok memnun.”
Kemal yaptığının takdir edilmesinden çok memnun oldu. Ama ne diyeceğini de bilemedi.
“Hep bankaya genç kan gerekiyor diye düşünüyor ve ifade ediyordum. Şimdi bunun ne kadar haklı olduğu görüldü.”
“Şimdi senden daha fazla emek istiyorum. Daha çok çalışacaksın, daha çok zaman ayıracaksın. Ben burada olduğum sürece de bankada hep yükseleceksin.”
Hamit geriye doğru yaslandı, biraz ciddileşti.
“Bankacılık ciddi iştir Kemal. Giyiminle, kuşamınla, yemek yemenle, yaşayışınla hep belli bir ciddiyeti göstermek zorundasın.”
Kemal sözlerin nereye gideceğini merak etmeye başladı.
“Neden ciddi olmak zorundasın biliyor musun? Müşterilerin sana paralarını emanet ediyor da ondan. Binlerce, yüzbinlerce bazen milyonlarca liralarını yatırıyorlar bankaya. O paraları binbir zahmetle kazanıyorlar, ter döküyorlar, her kuruşunu hak ediyorlar. Bankadan da o paraların ciddi bir şekilde değerlendirilmesini istiyorlar.”
Kemal “Haklısınız efendim” dedi.
“Çiğdem hanımla birlikte olduğunu biliyorum.”
Kemal biraz kızardı.
“Bir kadınla birlikte olmanın sakıncası yok. Hatta homo olmadığını gösterir, iyidir.” Hamit hafifçe gülümsedi.
“Evlilik daha iyi olur. Evini derleyip toplayan bir kadın, senin üzerinden işinin stresini alan bir kadın çok iyi olur. Ama evlilik şart değil. İçimizde zamanında evli olup şimdi ayrılmış bulunan çok arkadaşımız var.”
Hamit daha ciddileşti.
“Çiğdem hanımla ilişkinin çok güzel gittiğini biliyorum. Seni bize de o önerdi ve çok iyi bir şey yaptı; seni kazandık. Ama Çiğdem hanım, eee, nasıl söylesem, biraz fazla serbest. Belki sen de fark etmişsindir. Bu serbestlik senden bıkmasına da neden olabilir. Ya da senin ciddi şekilde çalışmana engel olabilir. Bankadaki imajın da çok iyi olmaz. Sana gerekense bu değil. Sana gereken kadın seni mutlu edecek ama camiada çok tanınmayan birisi olmalı. Bunu düşün derim.”
Kemal odadan çıktı. Kafası allak bullaktı.
Çiğdem’in Evi
Çiğdem Kemal’i neşeyle karşıladı. Hemen dudaklarından öptü. Kemal kendisini geri çekiyordu, Çiğdem buna şaşırdı. “Bir şeyler var bunda” diye düşündü.
“Ne oldu?” diye sordu.
“Yok bir şey.”
“Nasıl yok bir şey? Suratın mahkeme duvarı gibi.”
“Yoruldum biraz bankada.”
Çiğdem gülerek sarıldı ona “Oy oy, bankalara gidermiş de, yorulurmuş da”
Kemal ciddiydi, Çiğdem’in elini sertçe itti.
Çiğdem birden çöktü. Sonra hırçınlaştı.
“Neden böyle yapıyorsun, neler oldu sana, 2 gündür seni görmüyorum ve geldiğinde bana köpek gibi davranıyorsun?”
Çiğdem’in sesi yükselmeye başlamıştı.
Kemal “Sus, bağırıp durma” dedi. Koltuğa oturdu. Bir süre sessiz kaldılar. Sonra Kemal TV kumandasını aldı, kanallar arasında gezinmeye başladı.
Çiğdem onun elinden kumandayı alıp duvara fırlattı. “Ya bana bakarsın ve ne olduğunu anlatırsın ya da defolup gidersin bu evden.”
Kemal bir şey demeden ayağa kalkmaya davrandı.
Çiğdem’in aklı başından gider gibi oldu. Bu sefer beline sarıldı, oturttu onu. Gözlerinden yaşlar düşmeye başladı.
“Seni ne kadar sevdiğimi bilmiyor musun? Neden bunu yapıyorsun bana? Hak etmedim bu davranışı ben.”
Kemal ona baktı ama artık hiçbir sempati gösteremiyordu. Sonra ağır ağır konuştu:
“Ayrılmamız lazım. Ben bunu devam ettiremiyorum artık.”
“Neyi devam ettiremiyorsun? İyi değil miydik, uyumlu değil miydik? Sorun ne?”
“Sorun yok, yalnızca devam ettiremiyorum.”
Çiğdem ağlamayı kesip tokat atmak istedi. Kemal elini havada yakaladı, yavaş yavaş indirdi. Çiğdem onun gözünde her şeyin bittiğini anladı.
Koltuğa yığıldı, usul usul ağlamaya başladı.
“Sen de diğer erkekler gibisin. İstediğini alıyorsun, sonra da devam ettiremiyorum deyip gidiyorsun.”
“Diğer erkekleri iyi tanıdığından eminim”
Çiğdem birden Kemal’in üzerine atladı, yüzünü tırmaladı. Bağırmaya başladı: “Köpek, it, defol git evimden, aşağılık adam”
Kemal eliyle yüzünü tutarken hızla evden çıkmaya çalıştı. Kapıya yetişene kadar sendeledi, düşecek gibi oldu. Kendini toparladı, dışarı çıkıp kapıyı kapadı.
Kemal’in arkasından Çiğdem bütün gece boyunca ağladı. Kemal’i son görüşü bu oldu. Çiğdem’in Kemal’in hayatındaki rolü bitmişti.
Kemal yükselirken Çiğdem emekli olana kadar bankada aynı pozisyonda çalışmaya devam etti. Kızıyla ilişkisi ancak kocasının ölümünden sonra arttı.