Ace of Base: Ben Yalnızca Şarkı Söylemek İstemiştim, Şarkıcı Olmak Değil

 

insan yüzü, kişi, şahıs, giyim, gülümsemek, gülüş içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

 

İsveç’ten çıkan Ace of Base grubu 1990’lı yıllarda müzik dünyasını kasıp kavuruyordu.

1987’de kurulan bu grup dört kişiden oluşuyor. Grubun üç üyesi kardeş: Jonas, Linn ve Jenny Berggren. Aralarına aile dışından tek bir kişi almışlar: Ulf Ekberg.

Ulf Ekberg aileden değil ama grubun beyni de o. Ace of Base grubu deyince aklımıza gelen şarkıların hepsini Ulf Ekberg yazmış. Olağanüstü yetenekli birisi.

Ekberg şarkı yazma konusunda çok yetenekli ama gruba sesini verense Linn Berggren. Sarışın güzeli Linn’in sesi olgun bir kadın sesinden çok ergenliğin başında, sesi buğulu bir genç kız sesi. Kardeşi Jenny’nin sesi olgun bir kadına ait ama onun sesi de çok zayıf.

Grup halen aktif; şarkılar yapıyor, konserler veriyor. Ama büyük bir eksikle: Gruba sesini veren Linn artık grubun üyesi değil. Çok uzun bir süre önce konserlerinin, stüdyoların, tv programlarının, kısacası şöhretin kendisine uygun olmadığını anlayıp müzik faaliyetlerini sona erdirmiş. Ailesiyle huzurlu bir yaşam sürüyor. Aktif müzik yaşamını sonlandırmadan önce bir röportajda şöyle diyor: “Ben Yalnızca Şarkı Söylemek İstemiştim, Şarkıcı Olmak Değil”. Grubun videolarını izlediğimizde Linn’in ön planda olmaktan ne kadar hoşnutsuz olduğunu görebiliyoruz: Dudaklarını ısırıyor, gözlerini kapatıyor, vücudunun her organıyla “Burada olmaktan mutlu değilim hatta acı çekiyorum” diyor. Tipik bir içine dönük insan. Bizdeki Gülay’a benziyor. Gülay muhteşem bir sese sahip ve muhteşem şarkılar söylüyor ama programlarında, konserlerinde orada, ışıkların odağında, insanların karşısında olmaktan çok da memnun olmadığını hissettiriyor her zaman.

Linn’in kardeşleri ve Ulf Ekberg öyle değil. Onlar yakaladıkları şöhretten memnunlar. İnsanların önünde olmaktan, onlar tarafından beğenilmekten, alkışlanmaktan iliklerine kadar mutluluk duyuyorlar.

Ace of Base’in en ünlü şarkıları Reggae ile pop müziğin karışımı şeklinde.  Burası ilginç: Reggae müziği Jamaikalı zencilerin yarattığı bir müzik. Ace of Base üyeleriyse beyazın da beyazı İsveçli insanlar (Jenny biraz esmercene). Jamaika nere, İsveç nere.

Reggae müziği 1960’ların sonlarına doğru Jamaika’da doğmuş. Biz en çok Bob Marley’in müziği ile Reggae’yi tanıdık ama beyaz Avrupalılardan da iyi Reggae müziği çıkıyor.

Bazı gruplar Reggae’yi aslına sadık icra ederken Ace of Base onu başka müzik çeşitleriyle harmanlıyor, kendi yorumunu yaratıyor.

Reggae, doğuşundan başlayarak yine Jamaika kaynaklı başka bir harekete göbeğinden bağlı: Rastafaryanizm. O da ne, bir saç örme şekli mi derseniz, bir bakıma doğrudur.

konser, mikrofon, giyim, kişi, şahıs içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

Rastafaryanizm 1930’larda Jamaika’da doğan bir din. Nasıl bir din? Tek tanrılı, İbrahimi bir din. İbrahimi dinler Musevilik, Hristiyanlık, ve İslam’dır, Rastafaryanizm ne?

Rastafaryanizm temelde Hristiyanlığa dayanıyor. Hristiyanlığın bir yorumu ya da mezhebi şeklinde değerlendirilebilir. Ama o kadar farklı ki ne Katolikliğe uyuyor ne de Protestanlık ya da Ortodoksluğa. Karayip adalarına özgü bir Hristiyanlık yorumu sanki. Her din gibi kuralları var: Rastafaryanizme uyanlar yani Rastafaryanlar, saçlarını uzatacaklar ve düğüm düğüm düğümleyecekler. Başka? Çokça çalıp söyleyecekler. Daha başka? Bol bol esrar çekecekler! Bob Marley ve saz arkadaşları gittikleri yerlerde bebek kolu kalınlığında esrarlı sigaralar içiyorlar. Çevrelerinde olanlar da nasiplerini alıyorlar.

Her şey tamam da bu esrar işi yaş. Dış dünyada en çok tepki çeken uygulamalarından birisi bu.

Her dinde garip saplantılar olur. Bazı şeyler kutsal bazı şeyler yasak ilan edilir. Rastafaryanizmin saplantılarından birisi, aynı zamanda hareketin adını aldığı kişi, Haile Selasiye! Haile Selasiye Etiyopya’nın son imparatoru.

erkek aslan, giyim, büyük kediler, resim içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

Haile Selasiye 1930 yılında Etiyopya’nın imparatoru olarak taç giyiyor. Rastafaryanizm’de kendisi İsa’nın ikinci kez dünyaya gelişi olarak değerlendiriliyor. Yani, bir peygamber, bir tanrı. Haile Selasiye’nin asıl adı Ras Tafari Makonnen. Rastafaryan ifadesi buradan geliyor. Tam burada haritaya bir göz atın: Afrika’daki Etiyopyanın imparatoru Haile Selasiye, onu peygamber kabul edip yeni bir din kuran Jamaikalı esmer kardeşlerimiz, onların ürettiği  Reggae müziğini temel alarak müzik yapan İsveç’li beyaz kardeşlerimizden oluşan Ace of Base! Dünya dedikleri kadar küçük galiba.

Haile Selasiye’nin ünvanlarından birisi İsrail’in Aslanı. Etiyopya Hristiyanlığı ilk kabul eden ülkelerden birisi. Etiyopya’nın varlığı Avrupa’da bir efsane gibi biliniyor: Kafir Müslümanların ülkelerinin ötesindeki imanlı Hristiyanların ülkesi olarak biliniyor Etiyopya. Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür misali. Hristiyanlar Yahudilerin Eski Ahit (Tevrat) olarak adlandırılan kitaplarını da kabul ederler. Bu yüzden Etiyopya’da “İsrailin Aslanı” şeklinde bir unvan rahatlıkla kullanılabiliyor. Hristiyanlık Etiyopya’da Kuzeydeki Hristiyan ülkelerden yalıtılmış şekilde yaşanıyor. Yalnızca din bakımından değil, genel olarak da dünyanın geri kalanından yalıtılmış, kendine özgü bir ülke olarak varlığını korumuş. Haile Selasiye imparotor olunca bir ülkesine bakıyor bir de dünyaya ve ülkesinin geri kaldığını fark ediyor. Bu nedenle çok sayıda reformla ülkesini modernleştirmeye çalışıyor. Modernleştirme çabalarından birisi olarak genç askerleri Sovyetler Birliği’ne eğitime gönderiyor. O genç askerler geriye inanmış komünistler olarak dönüyorlar ve 1974 yılında darbe yapıp Haile Selasiye’yi indiriyorlar. Sonra da öldürüyorlar. Gitti Rastafaryanların peygamberi. Ama İsa da böyle gitmedi miydi?

Haile Selasiye daha tahttan indirilmemişken, güzel zamanlar yaşıyorken kulağına birtakım insanların Jamaika’da kendisini peygamber kabul edip saygı gösterdiği neredeyse taptığı bilgisi geliyor. En kendini bilen insan bile kendisine tapan insanları reddedemez. 1966’da Jamaika’yı ziyarete gidiyor. Kendisini havaalanında yüz bin Rastafaryan coşkuyla karşılıyor. Tabii Rastafaryanlar dinlerinin gereği olarak esrarlı sigaralarını da yakıyorlar. Esrar dumanları arşı alaya varıyor neredeyse. Haile Selasiye kendisine gösterilen sevgiden biraz ürküyor, uçaktan inemiyor. Rastafaryan liderleri uçağa girip kendisini ikna ediyorlar.

Rastafaryanlık iki ölümle sarsılıp zayıflıyor. Birincisi, peygamber-tanrı olarak gördükleri Haile Selasiye’nin ölümü. İkincisi de kendilerinin dünya çapında tanınmasını sağlayan Bob Marley’in ölümü.  Ama halen varlığını sürdürüyor. Öyle ki İngiltere ordusunda Rastafaryan Askerler örgütü bile var kendi aralarında dayanışma için. 

Ace of Base’e dönelim. En güzel, en tanımlayıcı şarkılarından birisi Happy Nation (Mutlu Millet) adlı şarkıları. Şarkı erkek kardeş Jonas’ın söylediği bir Latince ilahi ile başlıyor:

Laudate omnes gentes laudate
Magnificat in secula
Et anima mea laudate
Magnificat in secula

(Övgüler olsun, tüm uluslar, övgüler olsun!

Çağlar boyunca yüceltin

Ve ruhumu övün!

Çağlar boyunca yüceltin)

Şarkının bu kısmı çok görkemli. İlahiler dinin üyelerinin bağlılığını sağlamada büyük öneme sahip. Bizde de “Ay Doğdu Üzerimize” (Taleal Bedru Aleyna) ilahisi insanda aynı izlenimi bırakıyor ve dine aidiyet duygusunu güçlendiriyor.

Kilise müzikleri grubun üyelerinin gelişimi bakımından önemli. Grubun üyeleri çocukluktan başlayarak kilisede ilahiler söyleyen korolarda yer almışlar. Ünlü müzisyenlerin çoğunda bu bilgi var. Kilise koroları müziğin insanlara işlediği ilk yer çoğu zaman. 

Şarkı sonra şu sözlerle sürüyor:

Happy nation living in a happy nation

Where the people understand

And dream of perfect man

Situation leading to sweet salvation

For the people, for the good

For mankind, brotherhood

 

Ideas by man

And only that will last

And over time

We've learned from the past

That no man's fit

To rule the world alone

A man will die

But not his ideas

Tell them we've gone too far

Happy nation

Tell them we've gone too far

Happy nation

Come through and I will dance with you

Happy nation

Tell them we've gone too far

Happy nation

Come through and I will dance with you

Happy nation

Tell them we've gone too far

Come through and I will dance with you

 

Bu sözleri biraz serbestçe çevirelim:

 

Mutlu bir millet içinde yaşıyorum

İnsanların mükemmel insanın ne olduğunu anladığı

Ve böyle bir insanın hayalini kurduğu bir millet içindeyim

İnsanlar için, iyilik için

İnsanlık ve insanların kardeşliği için

Tatlı bir kurtuluşa götüren durum bu

 

İnsanın fikirleri

Sonraya kalacak olan tek şey bu fikirler

Geçmişten ders aldık ve öğrendik ki

Dünyayı tek başına yönetmek için

Tek bir insan yetmez

 

Bir adam, tabii ki ölecek

Ama onun fikirleri ölmeyecek, yaşayacak

Onlara çok ileri gittiğimizi söyle.

Mutlu millet

Bu anlayışa sen de ulaş ki seninle dans edeyim

 

Grubun diğer şarkılarının sözlerinden çok farklı olan sözler bunlar. Farklı olduğu gibi de biraz sorunlu gibi. Buradaki kavramlara bir bakalım: “Millet”, “mükemmel insan”, “dünyayı yönetmek isteyen kişi”, “birisi ölecek ama fikirleri yaşayacak”. Sonuncu kavram bizde daha çok sol çevrelerde kullanılır ve sosyalist fikirlere sahip insanları öldürseler bile onların fikirlerinin yaşayacağı belirtilir. Ama millet ve mükemmel insan, dünyayı yönetmek isteyen kişi denilince bu kavramlar Avrupa’da sol değil aşırı sağın, eski ve yeni Nazi hareketlerinin kullandığı kavramlar olarak anlaşılır. Hitler için millet Alman ulusudur, mükemmel insan ortalama bir Alman’dır, kendisi de dünyayı yönetecek kişidir. İsveç ve Nazilik ne alaka diyebiliriz. İsveç İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldı ve Nazilere ilişkin istihbaratları batılı devletlere aktardı. Genel olarak İsveç Nazi karşıtı bir ülke diyebiliriz. Ama bir batı ülkesinden söz ediyoruz. Ne kadar uygar olursa olsun, orada da Nazi sempatizanları var. Nazi sempatizanlığına varmasa da ülkelerine göçen kara kafalı insanlardan memnuniyetsizlik duyan daha büyük bir kitle de var. Büyük heykeltraşımız İlhan Koman uzun yıllar İsveç’te yaşadı ve orada öldü. Koman İsveç Parlamentosunda yer alan bazı rölyefleri bile yaptı. Koman İsveç’lilerin bu kara kafa tepkisinden öyle bunalmış ki şöyle demiş: “Hayatın cilvesi, sizin devletin alamet-i farikasını da bir kara kafalı yaptı.” Şu fotoğrafta İsveç’teki bir Neo-Nazi gösterisine tepki gösteren Yahudi bir göçmen kadın var.

dış mekan, ayakkabı, giyim, bina içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

Bu hareketi gösteren bir heykel bile yapılmış:

dış mekan, heykel, gökyüzü, çim içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

 

Şarkıyı yazan ve grubun beyni durumundaki Ulf genç yaşlarında İsveç’teki yeni Nazi hareketlere katılmış. Kendisi bundan utanç duyduğunu, pişman olduğunu söylüyor. Doğru olabilir. Ama bu dönem “Happy Nation” şarkısında olduğu gibi bilinçli ya da bilinçsiz izler de bırakmış olabilir.

Şarkının videolarında, aynen başlangıçtaki ilahi gibi dinsel atıflar var. Ölecek ama fikirleri yaşayacak kişi İsa da olabilir. Burası sanatın açıklamada zorlandığı yer. Ya da sanatın sanat olduğu yer. Bu şarkıya bir Nazi bakıp kendisine göre çıkarımlarda bulunabilir, barışçıl bir Hristiyan başka çıkarımlarda bulunabilir, bir solcu daha başka çıkarımlarda bulunabilir.

Amannn, altı üstü bir şarkı” deyip geçe de biliriz tabii. Çoğu zaman şarkılar ve diğer sanat yapıtları için bunu yapmak en doğrusudur. Yapıt ortaya konsun, yapıttan zevk alınsın, bir anlam çıkarılacaksa da herkes kendi kafasına göre bir şeyler çıkarsın.