Patronlar ve Kriz
Murat Yıldırımoğlu
İnsanlar kendi
başlarına yapamayacakları büyüklükteki işler için şirketlerde bir araya
gelirler.
Şirketlerin bir
yanda patronları-yöneticileri olur bir yanda da çalışanları. Yöneticiler ve
çalışanlar bir takımdır. Takımın başı yöneticidir. Çalışanlar ise yöneticinin
direktifleriyle ve kendi yeteneklerini, bilgileri, becerilerini kullanarak
çalışırlar. Aynen bir futbol takımı gibi.
Eğer yönetici iyi
ise şirket de iyi olur. Çünkü iyi yönetici bir vizyona sahiptir, başkalarının
göremediği şeyleri gördüğü için ve bunları hayata geçirebildiği için
yöneticidir. İyi yönetici şirkete ufuklar açar, rakiplere karşı taktikler geliştirir, kafasındakileri
gerçekleştirebilmek için iyi elemanlarla çalışır, elemanlarını motive eder,
onları bir hedefe tek bir yumruk gibi
yönlendirir.
Yine de bir
şirket başarısız olabilir. Planlar yanlış yapılmıştır, strateji yanlış seçilmiştir, şirkete yanlış taktik verilmiştir, ülke koşulları
değişmiştir vs. Başarısızlık, ister şirketin yapısından kaynaklansın, ister
şirket dışı koşullardan kaynaklansın hem Türkiye’deki hem de ABD ve Avrupadaki
bir çok şirketin başına gelmektedir. Halen ayakta duran başarılı şirketler de
belli dönemlerinde başarısızlık yaşayabilirler.
Başarısız bir
şirket yok olmaktan kurtulmak için bir çok şey yapar, yapmalıdır. Satışlar ve
karlar arttırılmaya çalışılır. Bunun için yeni ürünler geliştirilir, yeni
pazarlar bulunur, yeni kampanyalar hazırlanır. Gelirler arttırılmaya
çalışılırken harcamalar da kısılır. Şirket bir küçülme yaşar. Bu küçülmenin
içinde eleman çıkartmak da vardır. Nasıl ki işler yolundayken yeni eleman
alınıyorsa işler yolunda değilken de eleman çıkartılabilir. Bu son derece
normaldir. Normal olmayan, özellikle Türkiye’de normal olmayan şey, bütün
başarısızlığın çalışanlara mal edilip, işler yolundayken ya da işler yolunda
gözükürken yanlış hesaplarla sürü sürü alınan insanların işler bozulduğunda
sürü sürü işten çıkarılmalarıdır. İşten çıkarılmaların normal olabilmesi için
önce şirketi başarısızlığa uğratan yöneticilerin işten çıkarılmaları gerekir.
Çünkü hesapları-planları yanlış yapan
çok sayıda insanı işe alan, onlara yetecek işi üretmeyenler onlardır.
Amerikada ve
Avrupada büyüklü küçüklü şirketlerin işten çıkartmalarına rastlanır. Ama
oralarda önce yöneticiler işten çıkartılır. İşten çıkartılan yöneticiler birçok
durumda şirketin kurucularıdır.
Türkiye’de ise
patronlar başarıyı kendilerine, başarısızlığı çalışanlarına mal ediyorlar.
Örneğin, Babür Özden’in yönettiği Ixir’e bakalım. BT Haber’in 5 Mart’ta
yayınlanan sayısında Ixir’den gelen
açıklamalar yer alıyordu. Bu açıklamalara göre Ixir’in içinde yer alan ve
çeşitli projeleri destekleyen Okyanux’un faaliyetleri durdurulmuş, sosyetix, yepnew,
basamax, shampion gibi siteler kapatılmış, çeşitli firma kurma projeleri askıya
alınmış, halka açılma ertelenmiş ve toplam 55 kişinin işine son verilmiş. Peki,
Okyanux’u kim düşündü, bu sitelere kim olur verdi, yeni firmaları açmak kimin
fikriydi? 55 çalışanın mı yoksa Babür Özden’in mi? Gitmesi gereken ilk kişi
Babür Özden değil miydi? Nasıl olur da Ixir’in sermayedarları zor durumdaki
işletmelerinin durumundan birinci derecede sorumlu olan Babür Özden’i yerinde
bırakabilirler? Anlamak zor doğrusu.
Türkiye’de sık
sık başarısız politikacıların gitmeyi bilmedikleri vurgulanır. Bu doğru bir
saptamadır. Batılı ülkelerde seçim kaybeden bir politikacı yerini hemen
terkederken bizim politikacılar koltuklarına daha da bir sıkı sarılırlar. Ama
yukarda da görüldüğü gibi iş dünyasında da kimse çekip gitmesini bilmiyor.