Bilişim Sektöründe Risk Sermayesi ve Halka Açılma

 

Murat Yıldırımoğlu, 1996

 

Türkiye’de bilişim sektörü ne zaman tartışılsa ortaya hemen iki öneri atılıyor: Bilişimle ilgili bir bakanlık kurulsun ve devlet,  bilişimi teşvik etsin.

 

Birinci önerinin gerçeklikten ve işe yararlıktan ne kadar uzak olduğunu hemen herkes anlamış görünüyor. Sokaktan çevirip görüş alabileceğiniz en sıradan insan bile Türkiye’de bakanlık sayısının fazla olduğunu söyleyecektir. Bir tek bakanlık rüyası gören bilişimciler hala bu önerinin peşindeler.

 

İkinci öneri ise Türk girişimcisinin klasik tavrını yansıtıyor. Gazeteleri, dergileri, televizyon kanallarını açtığımızda bütün girişimcilerin yaptıkları işlerin ne kadar önemli olduğu şeklindeki sözlerini  ve devletin kendilerine teşvik vermesi yolundaki isteklerini görüyoruz. Halbuki ayakları üzerinde durabilen insanlar ve firmalar için en iyi teşvik kazançtır. İyi, değerli, anlamlı işler yapanlar kazanırlar. Kazanç da onları daha çok çalışmak, daha çok üretmek konusunda teşvik eder.

 

Yine de bilgisayar firmalarının kazanabilmek için bir ön sermayeye gereksinimi olduğu açıktır. Peki, bilgisayar firmalarının finansmanı nasıl sağlanmalı?

 

Bilgisayar firmalarının finansmanı iki değişik aşamada, iki değişik şekilde yapılabilir. İlk aşama bilgisayar firmalarının işe başlama aşamasıdır. Bu aşamada genç insanlar, parlak fikirler ama kısıtlı sermayeler söz konusudur. Daha yeni, daha ileri ürünler için finansman bulmak gereklidir ve bu finansman Risk Sermayesi ile sağlanır. Paraları olan birileri, parlak fikirleri olan birilerine para yatırırlar. Eğer fikir yeterince iyiyse hem para koyan risk sermayedarları, hem de fikirlerine para yatırılan girişimciler  çok para kazanırlar. Sermayedarlar bu kazandıkları parayı tekrar yeni ve iyi fikirlere yatırırlar. Bu süreç böyle gider.

 

İkinci aşama, yola koyulan ama gelişmek için daha fazla finansmana gerek duyan firmaların içinde bulunduğu aşamadır. Bu aşamada da gerekli finansman, firmanın hisselerinin borsada işleme tabi tutulması, yani halka açılma ile sağlanır. Sağlıklı ekonomilerde bütün sağlıklı firmalar bu aşamalardan geçer.

 

Bilişimin en parlak sektör olduğu ABD’de firmalar finansmanı bu iki şekilde sağlıyorlar. Bu da önerilerin sağlamlığı konusunda yeterince iyi bir kanıt. Bu konuda İsrail firmalarını da örnek olarak verebiliriz. Şu anda ABD borsalarında işlem gören yüzlerce İsrail’li bilgisayar firması var. Bu firmalar ABD borsaları aracılığı ile milyarlarca dolar aktarıyorlar kendilerine. Türkiye’de de bilgisayar firmaları arasında yavaş yavaş borsaya açılmaya başladı. Arena, Logo ve Escort firmalarının hisseleri piyasada işlem görüyor. Ona yakın firma da borsaya girmek için krizin aşılmasını bekliyorlar. Bu sayının Türkiye için yüzlere çıkması gerekir. Aynı şekilde Türk firmalarının ABD borsalarına ve ABD piyasasına da girmesi gerekir. Asıl para ABD’de, asıl müşteri ABD’de, asıl rekabet ABD’de çünkü.

 

Kısacası, bilişim sektörünün bakanlığa ve teşviğe değil risk sermayesine ve borsada işlem gören hisselere, ayakları üzerinde duran insanlara, kazançlarını işlerine yatıran insanlara  gereksinimi var.