Amerika Niçin Savaşıyor?
Murat Yıldırımoğlu, 24/03/2003 (Son güncellenme tarihi 30/12/2003)
Irak savaşı ile ilgili olarak herkes Amerika’yı suçluyor. Temel olarak iki suçlama yapılıyor:
1) Amerika Irak’ı işgal ediyor çünkü Irak’ın petrollerine göz dikti.
2) Saddam Amerika’nın adamıydı. Şimdi niye ona saldırıyor?
Her iki, suçlama da geçerli değil. Nedenlerini açıklayayım:
1) Irak’ın en iyi durumunda yıllık petrol üretimi 15-20 milyar dolar civarında. Bu rakam önemsiz değil ama küçük bir rakam. Bu petrolün hepsine el koysa bile bu petrol Amerika’nın dişinin kovuğuna gitmez. Amerika Körfez savaşındaki bütün harcamalarını Suudi Arabistan’dan ve Kuveyt’ten tahsil etti ama şu andaki savaşı tümüyle kendisi karşılıyor. Savaş ucuza mal olmuyor. Tek bir gecede atılan Cruise füzelerinin bedeli 300-400 milyon dolar tutuyor. Savaş harcamalarının yanı sıra ülkeleri kendi tarafına çekmek için ödediği paralar bile milyarlarca dolar tutuyor. Yalnızca savaş pahalı değil. Amerika savaş sonrasında Irak’lı memurların maaşını bile karşılamaya hazırlanıyor. Memur maaşlarının yanı sıra Irak’ın tekrar mamur hale getirilmesi ve uygar bir yönetimin sağlanması için kesenin ağzı açılacak. Yani, savaş sonrasındaki barış dönemi bile Amerika’ya pahalıya patlayacak. Tüm Irak harekatı on milyarlarca dolara mal olacak. Sonuç olarak, bu savaşın Amerika’dan götürecekleri varsayılan getirilerinden çok daha yüksek. Bu savaşın Irak’ın petrolüne el koyulmak için yapıldığını söylemek mantıklı değil. Ayrıca tarih de bu suçlamayı doğrulamıyor. ABD daha önce İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’yı da, Japonya’yı da yenmişti. Onların zenginliklerine el koydu mu ki şimdi Irak’ın zenginliklerine el koyacak? Tam tersine Almanya’nın ve Japonya’nın zenginliklerine el koymak şöyle dursun, Almanya da, Japonya da savaştan sonra gelişip güçlenip siyasi ve ekonomik alanlarda ABD’ye kafa tutmaya başladılar.
29/12/2003 tarihli Hürriyet gazetesinde bir haber var. Haberin basligi: Japonya Irak'in borcunu siliyor. Haberin devaminda Dünya Bankasi baskaninin alacaakli ülkelerden Irak'in borcunun en az üçte ikisinin silinmesine yönelik yaptigi çagri hakkinda bilgi var. Büyük olasilikla da batili ülkeler Saddam döneminde Irak'a verdikleri borçların ya hepsini ya da önemli bir bölümünü silecekler. Bu tarihten önce de Amerika Irak’ıun yapılanması için bütçeden ayırdığı paranın önemli bir bölümünün hibe edileceğini açıklamıştı. Yani, başta Amerika olmak üzere, gelişmiş ülkeler Irak’ı sömürmedikleri gibi Irak’tan alacaklarını siliyorlar, Irak’ı ayağa kaldırmaya çalışıyorlar.
2) Amerika, Irak-İran savaşında Irak’ı destekledi. Saddam o zamanlar Amerika’nın adamıydı. Bu açık bir gerçek. Kuveyt’i işgal ettiğinde ise onunla savaştı. Bu da gerçek. Bu iki gerçek birbiriyle çelişiyor mu? Hayır. Biraz tarihsel bilgi vereyim: 1979 yılında yaşanan İslam Devrimi ile İran’da yönetime el koyan mollalar her türlü uluslararası anlaşmalara aykırı olarak Tahran’daki ABD Büyükelçiliğini işgal ettiler. Çalışanları rehin aldılar. Bu işgal yıllarca sürdü. İran, ABD’yi büyük şeytan olarak ilan etti ve her fırsatta düşmanlığını belli etti. Böyle bir ortamda Irak ile İran savaşırken ABD’nin Irak’ı desteklemesi son derece normal değil miydi? Her ülke benzer bir tavır takınırdı. Sonra Irak-İran savaşı bitti. Saddam durduğu yerde duramadı ve Kuveyt’i işgal etti. Saddam’ın durdurulması gerekiyordu. Saddam’ı durdurmak ve Kuveyt işgalini sona erdirmek için savaş yapıldı. Peki, 1991 yılında Saddam durdurulmasaydı bir sonraki hedefi neresi olacaktı? Büyük olasılıkla yeni hedef Suudi Arabistan olacaktı. Yani, dünyanın en önemli petrol yatakları (Irak-Kuveyt-Suudi Arabistan) ne yapacağı belli olmayan, iktidarının birinci yılında İran’a saldıran, İran ile savaş bitince Kuveyt’e saldıran, saldırmadan duramayan, dengesiz, vahşi bir adamın insafına terk edilecekti. Buna Amerika’nın ya da aklı başında herhangi bir ülkenin karşı çıkmayacağını düşünmek yanlış olurdu. Ayrıca ülkelerin dost-düşman tanımları zaman içinde değişebilir. Örneğin, Körfez Savaşı sırasında Irak savaş uçakları İran’a sığındılar. Halbuki o uçaklar Irak-İran savaşı sırasında İran’ı bombalamak için kullanılmıştı. Ya da Türkiye-Bulgaristan ilişkilerine bakalım. 1980’lerde Türkiye’nin en büyük düşmanlarından birisi Bulgaristan idi. Bulgaristan’daki sapık yönetim ülkede yaşayan Türklere zulmediyor, onları göçe zorluyordu. Sonra rejim değişti. Şu anda Bulgaristan’da demokratik ve aklı başında bir rejim var. Bulgaristan ile can ciğer kuzu sarması olmuş durumdayız.
Peki, yukarıdaki gerekçeler geçerli değilse Amerika niçin Irak’a saldırıyor, Saddam’ı devirmek istiyor? Bunun yanıtı da Amerika’da 11 Eylül saldırıları.
11 Eylül saldırılarını düzenleyen El Kaide örgütü Clinton döneminde Amerika’nın Afrika’daki elçiliklerine saldırı düzenlemiş ve yüzlerce kişinin ölümüne neden olmuştu. Daha sonra El Kaide Afganistan’a yerleşti. Afganistan’daki Taliban yönetimi onlara kucak açtılar, koruma sağladılar. Clinton yönetimi Afganistan’daki El Kaide kamplarını bombalamakla yetindi, başka bir şey yapamadı. Afganistan bağımsız bir ülkeydi ve klasik uluslararası ilişkiler daha başka bir şeyin yapılmasına olanak sağlamıyordu. 11 Eylül saldırılarıyla birlikte durum değişti. Amerika’da savunma ve saldırı kavramları büyük çapta değişikliğe uğradı. “Ancak saldırıya uğradıktan sonra sen de saldırabilirsin.” şeklindeki klasik tavır terk edildi. Benimsenen yeni tavır “Saldırı gelmeden önce davran, saldıracak kişileri ya da ülkeleri engelle, yok et.” şeklindeydi. Artık Amerika yüzüne inen tokattan sonra karşı tarafa tokat atmaya çalışmayacak, daha baştan o tokatı engellemeye çalışacaktı. Suriye, Irak, İran ve Kuzey Kore şer ekseni olarak ilan edildi. Bu ülkeler teröre destek verdikleri açık olan, serseri mayın gibi nereye çarpıp ne hasar verecekleri belli olmayan, dünya çapında huzursuzluğa neden olan, kötü ve çürümüş yönetimler tarafından yönetilen ülkelerdir. Kuzey Kore dışındaki ülkeler bizim komşumuzdur ve bizde de her türlü kötülüğü desteklemişlerdir. Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Turan Dursun gibi aydınlar İran destekli fanatikler tarafından katledildiler. Suriye yıllarca PKK’yı destekledi. Dolayısıyla bu ülkelerin savaş güçlerinin yok edilmesi, yönetimlerinin değiştirilmesi, uygar ve mantıklı insanlar tarafından yönetilmesi Türkiye’nin yalnızca yararınadır.
Amerika’nın hiç kusuru yok mudur? Vardır. Örneğin, Saddam tek bir saldırıda Halepçe’de 5000 Kürt’ü zehirli gazlarla öldürdüğünde tepki vermedi. Saddam’ın bu ve benzeri kötülüklerini görmemezlikten geldi. Ne yazık ki benzer şeyleri bütün ülkeler, kişiler yapıyorlar. Düşmanımın düşmanı dostumdur mantığıyla hareket edilmesi yanlış ama çok yaygın bir tavır.