Müslümanlık Militan Müslümanlara Bırakılmayacak Kadar Yüce Bir Dindir
Murat Yıldırımoğlu
(Son Güncelleme tarihi: 14/07/2004)
Türkiye'de çoğu yerde olduğu gibi müslümanlık alanında da ılımlıların değil militan müslüman adını verdiğim aşırı kesimin sesi daha yüksek çıkıyor. Ben bu adamların müslümanlığı temsil ettiklerini düşünmüyorum. Müslümanlık bu kişilere bırakılmayacak kadar değerli ve yüce bir dindir.
Militan müslümanlarsa:
1) Kadın düşmanıdırlar: Militan müslümanların evlerine bakın. Erkekler kadınlara göre karşılaştırılmayacak kadar sosyal, atak, eğitimli. Kadınlar ise iki lafı bir araya getiremeyecek kadar cahil bırakılmış, geri planda bırakılmış. Bu kesimde halen kadınlar sokağa çıkmalı mı diye tartışılıyor. İçlerinden birisi kadınlar kendi başlarına sokağa çıkabilirler diyen bir başkasını "bu zamanda kadınların nedensiz yere sokağa çıkmasını savunmak densizliktir" şeklinde azarlıyor. Bu kesimde kadın halen kendi başına karar verebilen birisi değil, üzerine konuşulan, hakkında karar verilen bir nesne. Halbuki başlangıçta böyle değildi. Hz. Muhammed'in son eşi Hz. Ayşe aynı zamanda bir liderdi. Halifeliğini ilan eden Hz. Ali'ye karşı ordu toplayıp başına geçmişti. Onun ekibinde Hz. Muhammed tarafından cennetle müjdelendiği söylenen Talha ve Zübeyir gibi iki önemli müslüman lider ve savaşçı vardı. Hz. Muhammed'in kızı ve Hz. Ali'nin karısı Hz. Fatma'nın, babasından kalan ve kendisinden esirgenen miras için topluluk içinde verdiği söylev, kendisini ve hakkını cesurca savunması bugün bile dillerde ve kitaplardadır.
Bir simge olarak kadınların hep başlarını kapatmaya çalışıyorlar. Kapatma aracı olan türbanı bir modernlik işareti olarak görüyorlar. Halbuki bu kesimdeki kadınların çoğu büyük bir baskı sonucu kapanmayı kabul ediyor.
Kendileri sonradan bu durumu benimsemiş görünseler de gerçek bu.
Kendileri sonradan bu durumu benimsemiş görünseler de gerçek bu.
12 Ocak 2004 tarihli Hürriyet'te Tayyip Erdoğan örtünme konusunda şöyle diyor: "Benim kızlarım ve eşim de türbanlı. Ben onları zorladığım için değil, kendi istekleriyle türbanlılar." Bu sözler gerçek dışı.
Bakın Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın başı 15 yaşına kadar açıkmış, sonradan abilerinin baskısıyla ve zorla kapattırılmış. Bunu 05/11/2002 tarihli Hürriyet gazetesindeki röportajında okudum. Siz de bu tarihli gazeteyi www.hurriyet.com.tr adresine girip arşivden bulabilirsiniz. Bu röportajın yalnızca bir kısmını aşağıda görebilirsiniz:
TESETTÜRÜN
HİKÁYESİ
Ailesi Siirtli olan
ancak kendisi İstanbul Fatih'te
doğan Emine Erdoğan,
Üsküdar'da büyüdü. Ailesi, kız
sanat okulundan ayrılan
Emine Erdoğan'ın 15 yaşında
türban takmasını istedi.
Bu isteği reddeten Emine
Erdoğan, günlerce ağladı
ve direnişini sürdürdü.
Sonunda türban
konusundan ısrar eden büyük ağabeyini
kıramayacağını anladı.
Bir yıl sonra, okuduğu dini
kitapların da etkisiyle
tesettüre girdi.
Aynı şey Erbakan'ın karısı, Bülent Arınç'ın karısı ve annesi için de geçerli. Hepsi bir zamanlar başları açıkken sonradan başlarını kapatmışlar.
2) Irkçıdırlar: Yahudilere karşı olmaları için Yahudilerin bir yerlerde müslümanlara eziyet etmeleri gerekmez. Onlara yalnızca Yahudi oldukları için karşıdırlar. Yeryüzünde tek bir Yahudi kalmayıncaya kadar yahudi düşmanlığı güdeceklerdir. Nesim Malki adındaki yahudi vatandaşı katleden ve Hizbullaha sığınan militan, Hizbullah tarafından sorgulanırken kendisini savunmak için öldürdüğü insanın bir Yahudi olduğunu söylüyordu. Karşısındaki kişi ise (Hizbullah'ın lideri) "onu Yahudi olduğu için öldürseydin amenna ama onu parası için öldürdün" diyordu. 2003 yılı içindeki protestolarda futbolcu Revivo da aynı nedenle, yalnızca Yahudi olduğu için protesto edildi. Yine militan müslümanlar İsrail'in Filistinlilere uyguladığı işkenceye dikkat çekerken Filistililerin Yahudilere yaptıklarından hiç üzüntü duymuyorlar. Filistinliler eylem yapıyoruz diye sürekli olarak sivillere saldırıyor, genç-yaşlı demeden insanların ölümüne neden oluyorlar. Hatta bir seferinde babasının kucağındaki bir bebek Filistinliler tarafından öldürüldü. Militan müslümanlar ölen Yahudiler için yalnızca "oh olsun" benzeri ifadeler sarfediyorlar. Yalnızca Yahudilere karşı değil Amerikalı ve Avrupalılara karşı da hınç dolular. El Kaide'nin terör eylemlerini gizli ya da açık şekilde destekliyorlar. Bunun bir kanıtı Saadet Partisi'nin Ankara İl Gençlik Kollarının düzenlediği gecede El Kaide'nin ve kurucusu Usame Bin Ladin'in alkışlanması. 11 Eylül 2001'de New York'ta ve diğer şehirlerde binlerce insanın öldürülmesini onaylayan canavarca bir ruh halini sergilemekte tereddüt etmiyor bu militanlar. Militan Müslümanların tavrına çok güzel bir başka örnek Recep Tayyip Erdoğan’ın 2004’ün bahar aylarındaki çıkışı. Erdoğan, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü operasyonda ölen çocuklar için bir baba olarak üzüldüğünü, acı duyduğunu belirtti ve İsrail’i kınadı. Ama İsrail’in bu insalık dışı eyleminden önce (2 Mayıs 2004 tarihinde) Filistinli militanlar Yahudi bir hamile kadını, dört kız çocuğuyla birlikte öldürdüler. Erdoğan’dan hiçbir kınama duymadık. Yahudiyse öldürülebilir. Yine 2003 yılında İstanbul’da bir diş hekimi yalnız ve yalnız Yahudi olduğu için öldürüldü. Erdoğan’dan yine bir kınama gelmedi. Gelmez, gelemez çünkü Yahudiyse otomatik olarak ölümü hak etmiştir diye düşünüyor bu militanlar.
3) Komploculardır: Dünyayı bütün yönleriyle algılamaya çalışmak yerine basit ve yalnızca kendilerinin kolayca deşifre edebildikleri komplo kuramlarına inanırlar. Onlar için Irak'ın Kuveyt'i işgali Saddam ile ABD arasındaki bir anlaşmaya dayanır. Usame Bin Laden aslında ABD ajanıdır. Dünyadaki bütün devletleri, gazeteleri vb. yahudilerin yönettiğine inanırlar.
4) Cahildirler: Şu anda Türkiye'nin en çok okuyan kesimidirler. Ama sürekli kendileri gibi düşünen kişileri okumaktan kafaları sulanmıştır.
5) Dürüst değillerdir: Bir zamanlar Demirel "Bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemezsiniz" demişti. Halbuki o sırada kendilerine milliyetçi diyenler takır takır adam öldürüyorlardı. Militan müslümanlar da müslümanların adam öldürdüğünü kabul etmiyorlar. Fehmi Koru'ya göre örneğin, Bahriye Üçok MİT tarafından gönderilen ve açmaması gereken bir bombalı paketi sakarlık edip açtığı için canından oldu. Yine bu militanlara göre Türkiye'de öldürülen aydınların hepsi müslümanları gözden düşürmek için devlet tarafından hatta İsrail gizli servisi Mossad tarafından öldürtülmüşlerdir.
6) İftiracılardır: Karşıtlarına iftira atmak en kolay yaptıkları iştir. Örneğin, sürekli olarak Atatürk'ün annesinin Selanik genelevinde çalıştığı yolunda iddialarda bulunurlar. Abdurrahman Dilipak, televizyon kanallarında da yayınlanan bir video kasetinde Atatürk'e ilişkin olarak homoseksüel imasında bulunmuştu. Hatta Atatürk'ün Latife hanımdan boşanmasını bile buna bağladı. Yine bu kesimin Fatih Altaylı ve eşi hakkında da benzer iftiraları var. Onlara göre Fatih Altaylı eşiyle grup seks yapıyor, homoseksüel ilişkilere giriyor.
Bu kesimin iftiralarında sürekli cinselliği kullanması ise başka bir hastalığa işaret ediyor. Carl Sagan, "Karanlık Dünyada Bilimin Mum Işığı" adındaki kitabında ortaçağda ve günümüzde cinsel saldırı ve taciz iddalarının çoğunun nasıl bir hastalıklı kökenden geldiğini açıklıyordu. Militan müslüman kesimin de bu iddialarının altında hastalıklı, doyumsuz bir ruh yapısı olduğunu düşünüyorum.
7) Bilimle didişirler: Evrim kuramına karşıdırlar. Evrim konusundaki tonlarca kanıta rağmen evrim kuramını reddederler. Darwin'i dini yok etmek isteyen birisi olarak gösterirler. Halbuki dinsel metinler geniş olarak yorumlanması gereken metinlerdir. Dini metinler bir dolu benzetmeyle doludur. Örneğin, İncil'de Hz. İsa'nın ölümüyle birlikte tapınaktaki perdenin yırtıldığı anlatılır. Aslında yırtılan bir perde yoktur. Hristiyanlar bu ifadenin Hz. İsa ile birlikte insanların gerçekleri görmesini engelleyen sanal bir perdenin ortadan kalkması anlamına geldiğini söylerler. Dini metinlerdeki insanın topraktan yaratılışı da bir benzetme olarak algılanması gereken bir şeydir. Din gibi fizik üstü bir sistemi bilim gibi fizik içi bir sisteme karşı konumlandırmak akla da mantığa da aykırıdır. Bir insan hem iyi bir dindar hem de evrim kuramına inanan birisi olabilir. Ortada çelişki yoktur, olmamalıdır.
8) Safsatayı ve kerameti severler: Militan müslümanlar Hz. Muhammed'den esirgenen, Hz. Muhammed'in göstermediği kerametleri dinsel lidere atfetmeye bayılırlar. Cinci Ali hocanın motive ettiği Fadime Kalkancı, Ali hocanın telefonla konuşurken bile üzerine cinleri salabildiğini iddia ediyordu. Bir hoca, okuyup üflediği tavuklara kurşunun işlemediğini iddia ediyordu. Bediüzzaman Said-i Nursi'nin hayat hikayesi bir çok kerametle doludur. Halbuki Hz Muhammed kendisinden mucize göstermesini, keramet göstermesini isteyen insanlara karşı hep aynı şeyi söyler: Kör müsünüz, çevrenize bir bakın, hayatın kendisinden çıkartılacak bir çok ders vardır, ayrıca bir mucizeye, keramete gerek yoktur. Militan müslümanlar en pozitif inanca sahip din olan İslam'ı kerametlerle, hurafelerle, cinci ve üfürükçü hocalarla doldurmuşlardır.