Hıncal Uluç ve Karl Popper
Murat Yıldırımoğlu, 10/03/2003
Hıncal Uluç’u biliriz de Popper kim tanımayabiliriz. Karl Popper dünyanın en ünlü bilim tarihçilerinden ve bilim felsefecilerinden birisidir. Yani, bilimin felsefesini yapmış birisidir. Peki, Hıncal Uluç ile ilgisi nedir? Anlatayım.
Karl Popper, bilim nasıl bir şeydir, bilimadamları nasıl çalışır sorularına yanıt aramıştır. Bulduğu yanıtlar bilimin çalışma mekanizmasını açıklamaya yaradığı gibi “Bilim şöyle şöyle çalışmalıdır.” türünden öneriler de getirmektedir.
Popper’a göre bilim ile bilim olmayanı ayıran şey bilimsel önerilerin mümkün olduğunca ayrıntılı olmasıdır. Örneğin, “Yağmur yağacak” ifadesi bilimsel bir ifade değildir ona göre. “Şu tarihte, şu mekanda, şu miktarda yağmur yağabilir ya da yağacaktır” ifadesi ise bilimsel bir ifadedir çünkü çok ayrıntılıdır. Bu ifadede zaman, mekan, miktar gibi ayrıntılara yer verilmiştir.
Ama yukarıdaki gibi bilimsel bir ifade doğru olmak zorunda değildir. Bakarsınız, denilen tarihte, mekanda yağmur yağmamış ya da belirtilen miktarda yağmamıştır. Olabilir. Bilimsel önermeler doğru da olabilir, yanlış da.
Bilimsel önermeler genelde doğrulanamaz. Örneğin, “Bütün kuğular beyazdır.” ifadesi bilimsel bir önermedir ama bu önerme doğrulanamaz. Doğrulanabilmesi için şimdiye kadar yaşayan ve bundan sonra yaşayacak bütün kuğuların gözlenmesi şarttır ve bu da olanaksızdır.
Bilimsel önermeler yanlışlanabilir. Örneğin, yukarıdaki “Bütün kuğular beyazdır.” Önermesi tek bir siyah kuğunun gözlenebilmesiyle yanlışlanır. Önermeyi doğrulamak için binlerce ya da milyonlarca gözlem yetmezken ters yönde tek bir gözlem bilimsel önermenin yanlış olduğunu göstermeye yeter.
O zaman bilimsel faaliyetin amacı mümkün olduğunca ayrıntılı ve yanlışlanabilir önermeler üretmek ve bu önermeleri yanlışlamaya çalışmaktır. Bir önerme yanlışlanamadığı sürece kabul görür.
Popper bu düşüncelerini oluştururken Einstein’dan çok etkilenmiştir. Einstein genel görelilik kuramını oluştururken bu kurama göre ışığın bile çekim alanlarından etkileneceğini ve büyük kütleli cisimlerin yanından geçerken büküleceğini anlamıştı. Kuramını yayınlarken bu gerçeğin test edilebilmesi için de bir öneride bulunmuştu. Tam o sıralarda yapılacak bir gözlem gerçekten de ışığın izlediği yolun güneş tarafından büküldüğünü gösterebilirdi. Yapılan gözlemler gerçekten de ışığın, tam da Einstein’ın öngördüğü gibi büküldüğünü gösterdi. Eğer Einstein’ın öngörüsü çıkmamış olsaydı kuram inandırıcılığını yitirecekti. Üstelik bu tek gözlem de kuramın denenmesine son vermedi. Kuramı sürekli olarak değişik şekillerde test edildi ve yanlışlanmaya çalışıldı ve halen de çalışılıyor. İşte bilim budur.
Gelelim Hıncal Uluç’a. Fulbol liginin ilk yarısında Fenerbahçe-Galatasaray maçı öncesinde Uluç bir tahminde bulunmuştu ve “Fenerbahçe karşısında Galatasaray tarihi bir hezimet yaşayabilir” demişti. Fenerbahçe o maçta Galasaray’ı tam 6-0 yendi.
Sabah gazetesinin 6 Mart Perşembe tarihli sayısında ilk sayfada bir manşet var: “Cimbom’un şansı arttı”. Bu manşetin altında da şöyle bir yazı var: “İlk yarıdaki derbi öncesi “Tarihi fark olur” deyip haklı çıkan yazarımız, rövanş için Malatya maçı sonrası fikrini değiştirdi ve şöyle dedi: Malatya maçı Galatasaray’ı tam dibe vurdurdu. Bir hafta içinde üçüncü oyuncularını da kırmızı kartla kaybettiler. Malatya maçı, şok geçiren hastaya atılan tokat gibi, durumu zaten rakibinden pek de farklı olmayan Fenerbahçe’yi yenecek “yeniden canlandırma” görevini yapabilir.” Uluç bu tahmininde de haklı çıktı ve Galatasaray, Fenerbahçe’yi 2-0 gibi net bir skorla yendi.
Şimdi Hıncal Uluç ile Popper arasındaki benzerliğe yaklaştık: Uluç, genelde “top yuvarlaktır, maç 90 dakikadır” benzeri kaypak-muğlak ifadelerin bolca kullanıldığı futbol alanına bilimselliği getiriyor. Cesur bir şekilde, nesnel gerçeklere dayanarak ne zaman ne olacağına ilişkin tahminlerini yapıyor. Bu tahminler çok kolay yanlışlanabilir. Ama bu tahminleri genelde de doğru çıkıyor. Aynen birinci sınıf bir bilim adamının kendi alanında yaptığı tahminler ve öngörülerde olduğu gibi.